
(Kulak Misafiri, Serap Gökalp, Pupa Yayınları, 2009,174 s, 10.50TL )
İlk öyküsü 1983’te Edebiyat 81 dergisinde yayımlanan Serap Gökalp’in, ikinci kitabı Kulak Misafiri’nde, giderek öyküyü yaşama biçimine dönüştürdüğüne ve ustalığa ilerlediğine dair birçok işaretle karşılaşıyoruz.
Kitapta, kendi içinde çoğalan ve birbirine ilmeklenerek birbirini çoğaltan öyküler ve yaşamlar yer alıyor. Bazen bir öykü kişisi, olay ya da durumla, bazen bir ayrıntıyla birbirine ilintilenen öykülerle ilerleyip çoğalıyor kitabın içerdiği anlamlar. Yaşamın çok boyutluluğunu gösteren bu öyküler toplamı, bir senfoni gibi iç ve dış gerçekliğin içinde yankılanıyor. Okur olarak bu senfoniye “kulak misafiri” oluyoruz.
Yazar konularını insan gerçeğine odaklanarak işliyor; insanın yaşam mücadelesine, toplumla ve çevresindekilerle yaşadığı çelişkilere, kendi iç dünyasındaki çatışmalara; yaşamın dramatik kırılma noktalarına dikkatleri çekiyor. İç derinlik kazanmış karakterlerle çarpıcı olay ya da durumlar üzerine kurulan öyküler oluşuyor böylelikle. Bir yandan, farklı kurgulama teknikleri, modernist bir resimdeki gibi parçalanıp yeniden düzenlenmiş zaman/mekân yapılanmaları, iç konuşmalar, bilinç akışı tekniği, metinsel boşluk, kesinti ve suskular, kitaptaki öyküleri modern kısa öykü sanatının özgün ve deneysel kanalına taşıyor. Serap Gökalp, toplumsal izlekli öykünün, yansıtmalı düz bir söylem ve kalıplaşmış yapı yerine, modernist ve sıra dışı biçim denemeleri üzerinde yükselen biçim-öz diyalektiği üzerinde de kurulabileceğinin özgür ve özgün örneklerini sergiliyor Kulak Misafiri’nde. Kronolojik zaman algısını kıran, parçalı öykü metinleri, yukarıda belirtildiği gibi, bir ya da birkaç ortak noktayla birbirine ilmekleniyor. Böylece öyküler, kitapta senfonik bir bütünlüğe evriliyor; yaşamın çok sesli, çok boyutlu, çok renkli gerçekliğine dokunuyor. Parçadan bütüne, bütünden parçaya mekik dokurken, öykünün ve dolayısıyla yaşamın gücünü duyumsatıyor.
Serap Gökalp’in öykülerinin derin bir psikoloji bilgisi, yoğun davranış gözlemleri ile yazılmış oldukları görülüyor. Kaybolan Eller’de öykü kişisindeki sanrılar ve kişilik parçalanması gibi ruhsal çözülme süreçleri ayrıntılarda titiz bir yorumla ve farklı biçim denemeleriyle dile getiriliyor. Kirpi, mitolojiden gizemli bir cinayete uzanan kurgusuyla, insanın insana yapabileceği kötülüğün sınırlarını zorluyor. Boş Oda Dolu Bavul, zorlu bir insanlık durumu olan yaşlılığı; yalnızlık, istenmeyiş, çaresizlik ve huzurevine itilmişlik bağlamında, duygulu bir dille anlatan, bunu yaşlılık psikolojisiyle buluşturan dramatik yapıda bir öykü… “Bavulun kapanması” yaşamdaki anlamın kapanması, bitmesi demektir aslında. “Bavul yorgundu, yerinden kalkacak gibi değildi.” ifadesinde nesne ile insanın özdeşimi dikkat çekiyor.
Kulak Misafiri’nde çalışma yaşamını odağına alan öyküler de var. Kadınların ev ve iş ortamında karşılaştığı güçlükleri anlatırken yazar olgulardan hareket eden, merkeze insanı alan nesnel bir tutum sergiliyor.
Yazarın öykü dilini oluştururken biçim denemeleri yaptığına; anlattığı olay ya da durumu dil içindeki birkaç küçük değişiklikle ifade ettiğine tanık oluyoruz. Bugün Bekle Beni’de olayı bir noktada kesip o noktadaki sözcüğü de ikiye bölüyor; olay anlatımına öykünün ikinci kişisini anlatıcı konumuna getirerek devam ediyor. Bir Tencere Süt, Geçmişin Çanakları, Annemin Çalılıklarında adlı ardışık öykülerde karakterler farklı perspektiflerden anlatılarak birbirleriyle ilintileri kuruluyor. Yetiştirme yurdundan hayata atılan adımların gölgeli sessizliğinde iki kız kardeşin yıllar sonra bir araya gelmesi, onları yurda bırakan annenin dünyası, farklı açılardan anlatılırken anne ve evlat olma kavramları yeniden sorgulanıyor.
Tarihsel perspektifle yazılan mübadele öyküsü Kanunla Çalınan, dikkate değer bir öykü. Farklı tekniklerle parçalı yapıda bir öykü evreni yaratılıyor. Parça parça insan hikâyelerinin art arda dizilmesi ya da bu parçaların dağınık düzende öykü dokusuna yerleştirilerek zaman ve mekân atlamaları yapılması ilgi uyandırıyor. İki yaka arasındaki insan akışı, mübadele gemilerindeki yaşam, iki ayrı kültür üzerinden aktarılırken, asıl gerçeğin iyi/ kötü, zayıf/ güçlü yönleriyle insan olduğuna; farklı kültürlerin insan gerçekliğinde eridiklerine işaret edilerek, ötekileştirmenin sosyopolitik dayatmalardan kaynaklandığı gerçeği sezdiriliyor.
Kulak Misafiri, öykü evreniyle, toplumsal izleklerin anlatımındaki estetik yönsemelerle, biçim/ biçem denemeleriyle, okura alternatif okumalar sunan, sıra dışı ve özgün bir yapıt.
Hülya SOYŞEKERCİ
hulyasoysekerci@yahoo.com
(RADİKAL KİTAP EKİ, 22.01.2010'da yayımlandı.)