22 Şubat 2009 Pazar

NOTOS ÖYKÜ Dergisi'ndeki Söyleşim










NOTOS ÖYKÜ


Şubat Mart 2009 tarihli 14.sayısı


“HÜLYA SOYŞEKERCİ’nin Tasarıları”
· Eleştiri ve inceleme yazılarınızın yanında öyküleriniz de var. Sizde hangisi ağırlıkta, niçin?
Daha çok inceleme ve eleştiri yazıları ağırlıkta. Eleştiri, inceleme yazmak; sabır, dikkat, yoğunlaşma, araştırma, analitik düşünce gerektiren, sorumluluklarla dolu, yaratıcı bir çaba. Öykü yazmak; duyarlılıklar, düşsellikler ve farklı zihinsel süreçler üzerinde ilerleyen bambaşka bir yaratıcılık. Eleştiri ve incelemeye yönelişimde; kurmaca yapıtların içerdiği yoğun anlamları, yazarla yapıt arasındaki o gizemli ilişkiyi keşfetme merakım, araştırma tutkum, analitik düşünceye yatkınlığım, eleştirel metinler oluşturmaktan daha çok tat alıyor oluşum… gibi nedenleri sayabilirim.
· Yazarlara ve Yapıtlara Yönelik Okumalar, geçen Mart’ta yayımlandı. Sırada kitap tasarınız var mı?
Edebiyatımıza yön veren kadın yazarlardan biri hakkında kapsamlı bir inceleme- araştırma yazmayı tasarlıyorum. Ayrıca, uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim ve kütüphanelerde yoğun mesai gerektiren bir düşüm var: Bilge Karasu Sözlüğü hazırlamak. Onun dil zenginliğini, dil tarihi bağlamında ele almak…
· Bir de blogunuz var. İnternet edebiyatı nasıl etkiledi sizce?
Bilgisayarlarla 1970’lerden beri ilgilenen biri olarak, teknolojideki gelişmelerin edebiyatın yararına olduğunu düşünmekteyim. Basılı kitapların yeri ayrı ama önemli e-kitaplar da yayımlanıyor. Son olarak Ayfer Tunç’un Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi adlı romanından bir bölümü önce internet ortamında okudum. İnternetin Hayalet Gemi’sinden birçok önemli yazar da öykünün anakarasına çıkmıştı, biliyorsunuz.
· Sizi etkileyen yazarlar kimler?
Bilge Karasu, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Füruzan, Leylâ Erbil, Selim İleri, Hasan Ali Toptaş, Latife Tekin gibi dil ve yazınımıza yeni dokular kazandıran tüm yaratıcı yazarlar…

11 Şubat 2009 Çarşamba


DÜNYAYI TERSTEN GÖREN ÖYKÜLER
(“Amtafarak”, Murat Şahin, öyküler, Pupa Yayınları, 112 sayfa, 7.00 YTL.)
Amtafarak, karafatma’nın tersten okunuşu. Bu durum, yalnızca adlandırmayla sınırlı kalmıyor; yaşamın tersten algısı üzerinden gelişen görme ve yorumlama biçimi olarak kitaptaki öykülere damgasını vuruyor. Murat Şahin’in öyküyü ve yaşamı nasıl gördüğüne dair birçok ipucu taşıyor bu sözcük.
Amtafarak’ta iki ana izlek yer alıyor; biri, çeşitli yönleriyle ölüm gerçeği; öteki kadın-erkek ilişkilerindeki sancılı durum ve kırılmalar. Öykülerin çoğunda ölümün nefes aldığını fark ediyor, karanlığın kol gezdiğini görüyoruz. Yazarın ölüme bakışı tersten bir bakış; öykülerinde ölümü dıştan, dış gerçek olarak değil, tam tersine içten, iç gerçek olarak tahayyül ederek gösteriyor bize. Durmadan genişleyen bir evren gibi, öykünün atardamarlarında ölüm dolaşıyor. Ölümün gizeminin ardına düşüyor, fantastik renkler taşıyan öykü kurgularının içinde kayboluyoruz. Kadın-erkek ilişkilerinin daha çok aldatma ve aldanışlar bağlamında ele alındığını, iç dünyalardaki yoğun çatışmaların dış ya da iç şiddet biçiminde yansıtıldığını görüyoruz.
Yazar, gizem ve merak boyutunun yanı sıra ayrıntılarda titiz yaklaşımlarla okurun ilgisini ayakta tutmayı başarıyor. Öykülerin birinci tekil kişi anlatımıyla yazılmış olması, gerçeklik ya da yaşanmışlık duygusu yarattığı için işlevsel değer taşıyor. Her öyküde etkileyici ve çarpıcı bir bitişin yer aldığı görülüyor.
Kitaba adını veren öyküde, yerin karanlıklarından yukarıya doğru çevrimlenen karafatmanın bakışından, sokakların ve karanlığın acımasız evrenini görebiliyoruz. Dış dünyanın boyutları büyürken, böceksiliğin dayanılmaz zorlukları başlıyor. Geceleri kentin çöplerinde dolaşan karafatma, biz insanların dünyasındaki kirliliği; sürekli atık ve çöp üreten yaratıklar olduğumuzu gösteriyor. Bunun için dünyaya tersten bir böcek bakışı yeterli oluyor. Karanlıkların karafatması, insanların “baskısıyla” öldüğünde ters dönüyor ve “amtafarak” oluyor. Karafatma, toplumun itilmiş, karanlığa terk edilmiş ve ezilmiş bireylerini temsil eden bir metafor olarak da kullanılıyor yazar tarafından.
Bir İzmir rüzgârı, kitabın sayfalarından Konak Meydanı’na, özellikle Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde akan kalabalığa, kitapçı vitrinlerine, lokantalara, eğlence yerlerine, tarihi mekânlara doğru esiyor. Bu esinti, kitaptaki kara öykülere İzmir rengi kazandırıyor.
Murat Şahin, ilk kitabı Amtafarak’ta gelecek için umut veren bir öykücü olduğunun müjdesini veriyor. Kurgulardaki sinematografik bakışın, öyküleri çağdaş bir düzleme taşıdığı görülüyor. Yazar, öykülerinde yer yer şiirsel dilin olanaklarını zorlasa da çoğu zaman yalın ve akıcı dille yazmayı yeğliyor. Öykü sanatının her şeyden önce ‘iyi bir kurmaca’ olduğu gerçeğinin hakkını veren genç bir yazarın yapıtıyla karşılaştığımızı belirtebiliriz.
Öyküler yoluyla bakış açısını değiştirmek isteyenler için Amtarafak uygun bir kitap.
Hülya SOYŞEKERCİ

RADİKAL Kitap Eki 06. 02.2009