
Öykü türünün son yıllarda kazandığı önem ve değerin ardında birçok nedenin yer aldığını düşünüyorum. Her şeyden önce, öykü türü, alışılagelen anlam ve içeriğinden uzaklaşarak kısalığı ve yoğunluğu ile şiire daha yakın duran bir tür haline dönüşmüştür. Öyküler, birkaç sayfaya dünyaları sığdıran yoğun anlamlarıyla, çağın insanının yaşam biçimine ve gereksinmelerine de yanıt verebilmektedir.
Yoğunluk; sözcüklerin, dolayısıyla sesin azaltılıp anlamın çoğaltılmasını gerektirmektedir. Sözcüklerin anlamsal değerlerinin çoğaltılması durumu da, imgeler yoluyla dilin olanaklarının geliştirilmesini sağlamaktadır. Öykülerin yoğunluk ve derinliği, bu yazınsal türü, şiir vadilerine taşımıştır. Öyküler, dramatik yapı içindedir; yaşamın karşıtlık süreçlerinin yansımalarını içlerinde barındırır. Dolayısıyla öyküler, insanı ve yaşamı dönüştüren potansiyel güçler taşır.
Öyküler, aynı zamanda, modern yaşamın hızı içinde durup soluk almaya ve yaşamın farkındalığını duyumsamaya fırsat bulamayan çağımızın tedirgin ve kırılgan insanının giderek daralan yaşam alanlarına genişlikler katar ve yaşamın hızını yavaşlatır. Az sözcükle, boşluklarla, sessizlikle yazılır günümüzün öyküleri. Öykülerdeki boşluklar, okur tarafından yaşam alanlarıyla doldurulur. Öykü ile yaşam bütünleşir; öykü ve yaşam birbirine dönüşür.
Modern zamanlarda sürekli ileti ve söz yağmuru altında kalan genç insanların anlatacak çok öyküleri olduğunu, bunları sözel yolla ifade edecek yeterli alanların olmaması nedeniyle yazıya dönüştürmeyi yeğlediklerini düşünüyorum. İletişim(sizlik) çağında, insan ruhları öykülerle dolmuştur. İçindeki öyküleri anlatarak kendini ifade etmek istemektedir günümüz insanı. Bu durum, kimileri için neredeyse bir varoluş sorununa dönüşmüştür.
Günümüzde sinema ve fotoğraf gibi görsel sanatların gelişmesi nedeniyle, insanların içindeki öykülerin kurguya bürünmesi ve yeni bakış açılarıyla anlatılması, bu süreci hızlandırmıştır. Film ve fotoğraf karesinden taşan yaşamlar, öykülerde yeniden şekillenmektedir. Günümüz öykücülüğü, sinema sanatındaki kurgu tekniklerinden ve onların verdiği esinlerden sonuna kadar yararlanmaktadır.
Gençlerin bir araya gelerek öyküler yaratıp ürettikleri, bunları paylaştıkları öykü atölyelerinin ve yaratıcı yazma seminerlerinin, öykücülüğümüze önemli katkıları olduğu kanısındayım. Usta yazarlar yönetimindeki kuramsal ve uygulamalı çalışmalarla, doğru eleştiri yöntemleriyle kendini geliştiren genç yazar adaylarından bir kısmı, öyküyü “uğraşı” olmaktan öteye taşıyacak ve yazmanın kendileri için yaşamsal önemde olduğunu kavrayıp, bütün yaratıcılıklarını öykü alanına aktaracaktır. Bu durum, kuşkusuz, yazınımız için de önemli bir kazanım olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder