4 Aralık 2008 Perşembe

SESSİZ ATÖLYE (Raşel Rakella Asal, Radikal Kitap Eki)

SESSİZ ATÖLYE

(Yazarlara ve Yapıtlara Yönelik Okumalar, Hülya Soyşekerci, günce, Kanguru Yayınları, Mart 2008, 224 sayfa, 15 YTL)

Hülya Soyşekerci,‘Yazarlara ve Yapıtlara Yönelik Okumalar’ adlı okuma güncelerinde güçlü edebiyatın sağladığı o iç görüyü yaşatan yapıtları okumanın, insana kazandıracağı zenginlikleri göstererek, gerçek edebiyatın ne olduğunu tam anlamıyla sezinlemeden edebiyatı sevmenin mümkün olamadığını dile getiriyor. Edebiyatın yaşamdan geri kalmadığını da anlatıyor satır aralarında. Hayatın en geniş bilgisini edebiyattan aldığını söyleyen çoğu yazarlarınki gibi, bir itiraftır bu günceleri aynı zamanda.
Yazar, günce yazmaya yöneldiğinde kendine soracağı birçok sorunun yanıtını bulmak için kendinden önce yazılmış ‘günce’leri okumakla işe başlıyor. Kendine bir öğrenme yolu sunmanın ötesinde ‘günce yazma’nın içerdiği tüm anlamları, yazma disiplininin çıkış noktasını, bir insanın yaşamında aldığı yeri, sürekliliği de beraberinde taşıdığını öğreniyor.
Yaratıcı yazarların ona sunduğu dünya, kurmaca bir dünyadır. O ise yazar günlüklerinden yazarların dünyasına ulaşıldığını görür. Böylece, onları tanımanın, anlamanın yolu ona açılmış olur. Bir yazarın toplumsal, siyasal olayların gelişimi ışığında nasıl biçimlendiğini, yazıya adanmış bir ömrün birikimini okuruna da aktaracaktır. Satırlarında kendi dünyasının gizlerini açarak, okurunu da bilgisinin, deneyiminin gölgesinde gezdirecektir. Yazarın dünyasına adım atan okur, böylece yazarla el ele edebiyat dünyasında bir yolcudur. Günce yazarı da kendini hayatın içerdiği her şeye karşı sorumlu tutan bir yaratma eylemi ile yüz yüzedir artık.
İyi yazarların eserleri Hülya Soyşekerci’nin yanı başındadır. Stefan Zweig’ın, Henri Frederick Amiel’in, Pavese’nin, Tomris Uyar’ın, Oğuz Atay’ın günlükleri de elinden düşmez. Sartre’ın günlükleri için yazar. Virginia Woolf’un yaşamöyküsüne odaklanır. Orhan Kemal’in romancılığı, kendi yoluna ışık tutar. Sorgulayıcı, eleştirel bir bakış açısıyla dünya edebiyatının en önemli kadın şairlerinden Sylvia Plath ile onun şairliğini tez konusu edinen Nilgün Marmara arasındaki ölüm gerçekliklerini tüm ürperticiliğiyle içinde duyumsar. Thomas Mann, Stefan Zweig, Rafael Alberti, Pablo Neruda, Yannis Ritsos, Nazım Hikmet, Julio Cortazar’ın sürgünlüklerinde gezinir. Franz Kafka, Marcel Proust, Rilke, James Joyce gibi ‘kendine sürgün ya da iç sürgünlüklerini yaşayan yazarların labirentinde dolanır. Bertrand Russel’ın ‘İktidar’ adlı yapıtında bir okuma yolculuğuna çıkar. Toplumsal yapıdaki çatlakların arasında sıkışarak solukları kesilen ama direnenlerin, başkaldıranların dünyasında dolaşır. Bireyin kuşatıldığı durumları göstermeden edemez. Hiçbir eserin tek cümleye özetlenemediğini anladıkça, bir eserin katmanlarını, alt metinlerini, derinliklerini çözmek için kendisini yeniden okumalar dünyasına bırakır. Okudukça defterine onlara dair bir şeyler karalama ihtiyacı duyar. Günce yazmak artık bir şenliktir. Kaleminin ucundan, kâğıtların hışırtısından; sözden satırlara, satırlardan cümlelere duyarlılığını damıtarak açılır. Edebiyat, kaçamadığı tufan, savrulduğu rüzgârdır. Kendi yaratma alanı olarak seçtiği günceleri öylesine ona özgüdür ve öylesine onu yansıtır ki, benliğine cesurca tuttuğu bir ayna olurlar.
Her eleştirmen/kitap tanıtma yazarı gibi Hülya Soyşekerci de iyi yazarlara vurulmuştur. Tanımadığı her yeni eser, okudukça onun bir parçası olur. Yapıtın içinde ilerledikçe, edebiyatın gizleri arasında yol aldıkça, o eserlerle bir anlaşma dinginliğine ulaşır.
Edebiyat dünyasına Hülya Soyşekerci ile açıldığınızda göreceksiniz ki bu kitap aynı zamanda ‘sessiz bir atölye’ çalışmasıdır. Hülya Soyşekerci kendi tarzında, kendine özgü diliyle, ufuk genişleten yollar açarken, aynı zamanda bizleri keyifli bir okuma yolculuğuna ve has edebiyatın duraklarında mola vermeye davet etmektedir.
Raşel Rakella ASAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder